Bedelsiz Hisse Senedi gelir yazılır mı?
İştiraklerdeki her türlü iç kaynak (sermaye yedeği veya kâr yedeği) kullanılmak suretiyle yapılan sermaye artışları sonucunda bedelsiz olarak iktisap edilen hisselerin itibari değerleri üzerinden muhasebeleştirilmesi; ancak bu muhasebe kaydının alacak tarafında gelir hesabı değil, sermaye yedeği hesabının kullanılması gerektiği görüşündeyiz.
Bu konuda tabii ki farklı görüşler de olabilecektir. Diğer taraftan UFRS'de de konu hakkında farklı yaklaşımlar bulunmaktadır.
Mevcut tebliğ düzenlemesinde iştirakin sermaye yedeklerinden sermaye artışı yapması durumunda elde edilen bedelsiz hisselerin muhasebeleştirilemeyeceği düzenlemesi yer almaktadır.
Buna rağmen kayıt yapılması halinde, sonradan bu hisselerin satılması durumunda satış kazancı düşük tespit edilecektir.
Örneğin: 10.000 TL bedelli iştirak payı 20.000 TL'ye satılırsa satış kazancı 10.000 TL'dir. Bu iştirakin sermaye yedeklerinden sermaye artışı yapması sonucu elde edilen nominal değeri 5.000 TL tutarındaki bedelsiz hisse muhasebeleştirildikten sonra bu hisse aynı bedelle satılırsa satış kazancı 5.000 TL olacaktır.
İşte böyle bir durumun vergi incelemesinde tespiti halinde "kazancın tebliğ hükümlerine aykırı bir muhasebe kaydı yaratılmış olması suretiyle eksik tespit edilmiş olması iddiası" ile eleştirilmesi de söz konusu olabilir.
Bununla birlikte, Maliye Bakanlığı bilfiil kendisi bu kapsamda olmak üzere haksızlık yaratmıştır diyebiliriz. Çünkü bir mükellef kâr yedekleri kaynaklı sermaye artışı sonucunda elde ettiği bedelsiz payların nominal değerleri toplamı kadar iştirak hesabında maliyet artırımı yapabilecek ve satış kazancını daha düşük tespit edebilecek, ancak sermaye yedekleri kaynaklı sermaye artışı sonucunda bedelsiz pay elde eden bir mükellef böyle bir kayıt yaratamayacak ve aynı bedeldeki iştirak payını yine aynı bedelden satarsa diğer mükellefe göre daha fazla kazanç yazmak zorunda kalacaktır.
Herhangi bir bedel ödenmeden elde edilen bedelsiz hisselerin gelir yazılması şirketin gelir tablosunda ticari kazancını arttırıcı bir etki doğuracağından, bu tutarların şirketten dağıtılması sonucu da oluşacaktır ki; bu durumda şirket nakden elde etmediği bir gelirini fiilen dağıtmak suretiyle nakit kaynaklarını azaltacaktır.
Bu nedenle tebliğde yer verilen, iştirakin kâr yedeklerinden gerçekleştirdiği sermaye artışı sonucu elde edilen bedelsiz hisselerin gelir yazılması ancak bu gelirin iştirak kazancı istisnası olarak değerlendirilerek vergiye tabi kazanca dahil edilmemesi yaklaşımını da doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyoruz.
Konu ile ilgili özelgelerde yasal gerekçe ve bunlara bağlı değerlendirmelerin, gerek ilgili yasa maddelerine gerekse ilgili tebliğ düzenlemesine uygun olmadığı kanaatindeyiz. Özelge metinlerde herhangi bir özel açıklama yapılmadan, genel mevzuat metinlerinden hareketle bedelsiz devralınan hisselerin gelir yazılması gerektiği açıkladığından, bu yaklaşımın diğer bedelsiz hisse edinimlerinde de (örneğin: iştiraklerin iç kaynaklardan sermaye artırımı yapması sonucu bedelsiz pay edinilmesi durumunda da) geçerli olabileceğine dair kanaat yaratılmıştır düşüncesindeyiz.
Şirketlerin iştiraklerinden elde ettikleri bedelsiz paylar ile daha önce aralarında hiçbir ilişki olmayan bir şirketin hisselerini ilk defa ve bedelsiz olarak elde etmeleri durumunda yapılması gereken muhasebe kayıtları ile bu işlemlerin vergi mevzuatımız kapsamında ne şekilde değerlendirilmesi gerektiğine dair tebliğ düzeyinde özel bir düzenleme yapılmasının yararlı olacağı kanaatindeyiz.
Bu süre zarfında, yazımızda yer verdiğimiz özelgeler sonrasında herhangi bir şekilde bedelsiz hisse elde edecek şirketlerin muhasebe kayıtları ile vergi beyanlarında dikkat etmeleri gereken hususlar konusunda mali danışmanları ile birlikte hareket etmeleri, gerekirse özelge talep etmeleri tavsiyemizdir.
Güray ÖĞREDİK/Lebib Yalkın Yayımları
İştiraklerdeki her türlü iç kaynak (sermaye yedeği veya kâr yedeği) kullanılmak suretiyle yapılan sermaye artışları sonucunda bedelsiz olarak iktisap edilen hisselerin itibari değerleri üzerinden muhasebeleştirilmesi; ancak bu muhasebe kaydının alacak tarafında gelir hesabı değil, sermaye yedeği hesabının kullanılması gerektiği görüşündeyiz.
Bu konuda tabii ki farklı görüşler de olabilecektir. Diğer taraftan UFRS'de de konu hakkında farklı yaklaşımlar bulunmaktadır.
Mevcut tebliğ düzenlemesinde iştirakin sermaye yedeklerinden sermaye artışı yapması durumunda elde edilen bedelsiz hisselerin muhasebeleştirilemeyeceği düzenlemesi yer almaktadır.
Buna rağmen kayıt yapılması halinde, sonradan bu hisselerin satılması durumunda satış kazancı düşük tespit edilecektir.
Örneğin: 10.000 TL bedelli iştirak payı 20.000 TL'ye satılırsa satış kazancı 10.000 TL'dir. Bu iştirakin sermaye yedeklerinden sermaye artışı yapması sonucu elde edilen nominal değeri 5.000 TL tutarındaki bedelsiz hisse muhasebeleştirildikten sonra bu hisse aynı bedelle satılırsa satış kazancı 5.000 TL olacaktır.
İşte böyle bir durumun vergi incelemesinde tespiti halinde "kazancın tebliğ hükümlerine aykırı bir muhasebe kaydı yaratılmış olması suretiyle eksik tespit edilmiş olması iddiası" ile eleştirilmesi de söz konusu olabilir.
Bununla birlikte, Maliye Bakanlığı bilfiil kendisi bu kapsamda olmak üzere haksızlık yaratmıştır diyebiliriz. Çünkü bir mükellef kâr yedekleri kaynaklı sermaye artışı sonucunda elde ettiği bedelsiz payların nominal değerleri toplamı kadar iştirak hesabında maliyet artırımı yapabilecek ve satış kazancını daha düşük tespit edebilecek, ancak sermaye yedekleri kaynaklı sermaye artışı sonucunda bedelsiz pay elde eden bir mükellef böyle bir kayıt yaratamayacak ve aynı bedeldeki iştirak payını yine aynı bedelden satarsa diğer mükellefe göre daha fazla kazanç yazmak zorunda kalacaktır.
Herhangi bir bedel ödenmeden elde edilen bedelsiz hisselerin gelir yazılması şirketin gelir tablosunda ticari kazancını arttırıcı bir etki doğuracağından, bu tutarların şirketten dağıtılması sonucu da oluşacaktır ki; bu durumda şirket nakden elde etmediği bir gelirini fiilen dağıtmak suretiyle nakit kaynaklarını azaltacaktır.
Bu nedenle tebliğde yer verilen, iştirakin kâr yedeklerinden gerçekleştirdiği sermaye artışı sonucu elde edilen bedelsiz hisselerin gelir yazılması ancak bu gelirin iştirak kazancı istisnası olarak değerlendirilerek vergiye tabi kazanca dahil edilmemesi yaklaşımını da doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyoruz.
Konu ile ilgili özelgelerde yasal gerekçe ve bunlara bağlı değerlendirmelerin, gerek ilgili yasa maddelerine gerekse ilgili tebliğ düzenlemesine uygun olmadığı kanaatindeyiz. Özelge metinlerde herhangi bir özel açıklama yapılmadan, genel mevzuat metinlerinden hareketle bedelsiz devralınan hisselerin gelir yazılması gerektiği açıkladığından, bu yaklaşımın diğer bedelsiz hisse edinimlerinde de (örneğin: iştiraklerin iç kaynaklardan sermaye artırımı yapması sonucu bedelsiz pay edinilmesi durumunda da) geçerli olabileceğine dair kanaat yaratılmıştır düşüncesindeyiz.
Şirketlerin iştiraklerinden elde ettikleri bedelsiz paylar ile daha önce aralarında hiçbir ilişki olmayan bir şirketin hisselerini ilk defa ve bedelsiz olarak elde etmeleri durumunda yapılması gereken muhasebe kayıtları ile bu işlemlerin vergi mevzuatımız kapsamında ne şekilde değerlendirilmesi gerektiğine dair tebliğ düzeyinde özel bir düzenleme yapılmasının yararlı olacağı kanaatindeyiz.
Bu süre zarfında, yazımızda yer verdiğimiz özelgeler sonrasında herhangi bir şekilde bedelsiz hisse elde edecek şirketlerin muhasebe kayıtları ile vergi beyanlarında dikkat etmeleri gereken hususlar konusunda mali danışmanları ile birlikte hareket etmeleri, gerekirse özelge talep etmeleri tavsiyemizdir.
Güray ÖĞREDİK/Lebib Yalkın Yayımları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder